29 Mayıs 2014 Perşembe

Deniz Altı Dünyasından... Buz Saçakları, Deniz Gülleri ve Gizemli Daireler

  •  Deniz altında bulunan gizemli dairelerin sırrı nedir?
  •  Görsel şölen sunan deniz altındaki buz saçakları nasıl oluşur?
  •  Deniz altındaki renkli çiçeklerin özellikleri nelerdir?

Su altındaki yaşam, karadakine oranla çok farklıdır. Suda yaşam, canlıların en rahat yaşayabilecekleri şekilde düzenlenmiştir. Allah su altındaki her canlıyı bulunduğu ortamla en uyumlu özelliklere sahip olacak şekilde yaratmıştır. Deniz altındaki canlılar, Allah’ın yaratma sanatının örneklerinden sadece küçük bir bölümünü oluştururlar. Deniz altındaki dünya, burada yaşayan canlılar dışında sahip olduğu şekiller, manzaralar ve renklerle Yüce Allah’ın yaratmada hiçbir ortağı olmayan, her şeyi kontrolü altında tutan özelliğini bir kez daha kanıtlar.
Okyanus2
Deniz Altındaki Gizemli Daireler:
Dalgıçlar 20 yıl önce Japonya’nın Amami-Oshima adasında deniz altında 2 metre genişliğinde dairesel yapılar bulmuşlardır. Uzun bir süre bu gizemli dairelerin sırrı çözülememiştir. Ancak daha sonra bu dairelerin erkek kirpi balıklarının dişileri kendilerine çekmek için oluşturdukları yuvalar olduğu anlaşılmıştır. Kendilerine eş arayan kirpi balıkları on gün boyunca dikkatli bir şekilde bu gizemli dairevi şekilleri yaparlar.  
13 cm’den daha kısa olan erkek balık, öncelikle vücudunu kullanarak merkezi bir daire yapar ve sonra bunun etrafında tepeler ve vadiler oluşturur. Bunun için önce dairenin merkezine düz bir çizgi şeklinde, daha sonra merkez içinde dairesel hareketlerle yüzer. Dişi balık gelmeden önce de merkezi dairenin ince kumlarını kullanarak düzensiz şekiller yapar. Dairenin dış kısmını ise kabuklar ve mercan parçalarıyla süslerler. Bir dişi kirpi balığı geldiğinde ise erkek kirpi balığı iç dairedeki kumu havalandırır. Eğer dişi yuvayı beğenirse, dairenin merkezine yumurtalarını bırakır ve gider. Dişi ayrıldıktan sonra ebeveynlik görevi erkek kirpi balığına kalır. Yumurtalar altı gün sonra çatlayana kadar yuvayı bekler, daha sonra yakınlarda yeni bir yuva yeri aramaya başlar. Elbette bu canlının gösterdiği davranış biçimi çok ilginçtir ve Rabbimiz’in dilemesiyle pek çok hikmet içerir. Bu yuvanın daire şekli, içindeki düzensiz şekiller hepsi bir hikmet üzerine Allah’ın ilhamı ile gerçekleşir. Balık bu dairevi şekil ile okyanus dalgalarının gölgesi hissini vererek yumurtaları avcılardan koruma amacı taşıyabilir veya bu davranışın başka hikmetleri olabilir. Aklı ve şuuru olmayan küçücük bir balığın düzenli bir şekilde hiçbir matematik hesabı bilmeden düzgün bir daire çizmesi ve içine son derece estetik çizgiler yerleştirmesi de oldukça ilginç olan bir diğer özelliktir. Bilimsel gözlemler neticesinde çözülecek bu gizemli dairelerden bir insanın çıkartması gereken en önemli sonuç ise Yüce Rabbimiz’in yaratmada hiçbir ortağı olmadığı ve her şeyi kontrolü altında tuttuğu gerçeğidir. Ayette şöyle buyrulur:
“Şüphesiz, mü’minler için göklerde ve yerde ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. Gece ile gündüzün art arda gelişinde (veya aykırılığında), Allah’ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır. İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir; sana bunları hak olmak üzere okuyoruz. Öyleyse onlar, Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi söze iman edecekler?” (Casiye Suresi, 3-6)
Okyanuslar Rabbimiz’in “Ol” emri gereğince var olmuş, yoktan yaratılmışlardır. İşte bu gerçek nedeniyle, bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmektedir:
“O’nun dışında, hiçbir şeyi yaratmayan, üstelik kendileri yaratılmış olan, kendi nefislerine bile ne zarar, ne yarar sağlayamayan, öldürmeye, yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya güçleri yetmeyen birtakım ilahlar edindiler.” (Furkan Suresi, 3)
Denizde Oluşan Buz SaçaklarıOkyanus3
Buzullarla kaplı denizlerde tuzlu su buza dönüştüğünde, su tuzu dışarı atmak ister ve sonuç olarak buzda süngerimsi ve gözenekli bir yapı oluşur. Bu, saf sudan üretilen bilinen buzdan bambaşka bir yapıdadır. Okyanus derinliklerindeki bu sarkıtlar muhteşem bir görsel şölene sebep olur. Peki, bu şekiller nasıl oluşur?
Tuz buzdan ayrılmaya başladığında, çevresindeki suyu daha tuzlu hale getirir. Ve oluşan tuzun fazlası suyun donma noktasını düşürür ve yoğunluğu arttırır. Böylece oluşan bu aşırı tuzlu su kolayca donmaz ve yüksek yoğunluğun etkisiyle dibe çökmeye başlar. Bu aşırı soğuk, yoğun ve tuzlu su okyanusun derinliklerine çökerken etrafında bulunan daha az tuzlu olan suyu dondurur. Sonuç olarak oluşan aşırı tuzlu suyun etrafında buzdan boru şeklinde bir tuzlu su kanalı oluşur.
İlk başta bu buz saçağı çok kırılgan ve ince duvarlı bir yapıya sahiptir. Ama zaman geçtikçe daha dayanıklı ve uzun hale gelir. Bu buz saçağı okyanus yüzeyine ulaşana kadar uzamaya devam eder ve okyanus zemini uygunsa tuzlu su havuzu oluşmaya başlar. Buz saçağı okyanus dibine ulaştıkça etrafındaki suyu dondurmaya devam eder ve denizyıldızı ve denizkestanesi gibi okyanus dibinde yaşayan canlıları dondurarak öldürür. Bu yüzden bu yapı, ölüm buz saçağı veya ölümün eli olarak adlandırılır. Çünkü buz saçağı değdiği her şeyi öldürür ve saçağın oluşması yaklaşık olarak 5-6 saat sürer. Ancak Yüce Allah’ın büyük bir mucizesi olarak bu dondurucu sularda sadece bu buz saçağının etrafındaki canlılar ölür. Allah ayette şöyle bildirmektedir:
“Denizi de sizin emrinize veren O’dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsunuz. (Bütün bunlar) O’nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.” (Nahl Suresi, 14)
Sualtı Bahçelerinin Gülleri: Actiniaria (Deniz Gülleri)Okyanuslar1
Denizin altında rengarenk görüntü oluşturan ve türlü şekilleri, uçuşan dallarıyla denizaltında çiçek tarlalarını andıran bu canlılar, “Deniz Gülleri” veya “Deniz Şakayıkları” adıyla tanınırlar. Sarı, yeşil ve mavi renklere sahip olan bu canlılar, gövdelerinin alt ucundaki ayak diskleriyle kaya, iskele kazığı, deniz kabuğu ya da bir yengecin sırtı gibi sert yüzeylere bağlanarak yaşarlar. Görünüşleri çiçeği andıran bu canlıların üst kısımlarında ağızları ve çevrelerini hissetmeye, dokunmaya, av yakalamaya yarayan çok sayıda dokunaçları vardır. Yanından geçen canlıları bu uzantılı organlarıyla felce uğratarak avlayan denizgüllerinin vücutları silindire benzer.
Taban kısmında tutunmaya yarayan ince yassı yapılar yer değiştirmede de kullanılır. Çoğunun vücut uzunlukları 5-6 cm kadardır. Dokunaç sayıları 200’ü aşanları vardır. Enine ya da boyuna bölünmeyle ya da tomurcuklanmayla, eşeysiz çoğalırlar. Ama eşeyli üreme biçimine de rastlanır.
Deniz dibinde yaprağı andıran dokunaçları, parlak renkleri, şekilleri ve çok az hareket etmeleri ile birarada bulunduklarından adeta çiçek bahçesini andırırlar ve Allah’ın deniz altında yarattığı güzelliklere bir örnek oluştururlar. Allah yaratmasındaki bu kusursuzluğu ayetlerinde şöyle bildirmiştir:
“O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.” (Mülk Suresi, 3-4)
Dünya insanın hoşuna gidecek nimetler ve zenginliklerle kaplıdır. Yüce Allah denizleri de kullarının hoşnut olacağı çeşitli fayda ve güzelliklerle süslemiştir. Bu güzellikler ve zenginlikler Rabbimiz’in sonsuz aklının tecellileridir ve diğer tüm nimetler gibi O’nun sebep sanatının tecellisi olarak çok sayıda detaya bağlı olarak meydana gelmişlerdir.
Bütün bu ihtişamlı yapılar karşısında her insanın kim tarafından yaratıldığını, kendi başına elde etmeye asla güç yetiremeyeceği nimetleri kimin verdiğini düşünmesi gerekir. Bunları düşünen insanın karşısına çıkan gerçek tektir: İnsanı var eden ve asla güç yetiremeyeceği üstün nimetleri ona bağışlayan, sonsuz kerem ve ikram sahibi olan Yüce Rabbimmiz Allah’tır.

16 Mayıs 2014 Cuma

Örümcek Ağında Allah’ın Detay Sanatı

Böcekler niçin örümcek ağını fark edemeyerek bu ağa yakalanırlar?
Örümcek ağındaki elektrostatik özellik nedir?
Örümcek ağının çarpmaya karşı esnek olan yapısı nasıldır?
Örümcek, avının cinsine göre farklı iplik nasıl hazırlar?
Örümceklerin en çok bilinen özellikleri ağ örmeleridir. Ancak gerek bu ağda, gerekse bu ağı örerken kullandıkları ipte çok mucizevi ayrıntılar gizlidir. Örümceğin ağı; ağırlığı taşıyan iskelet iplikleriyle, bu ipliklerin üzerine yerleştirilmiş spiral şekilli yapışkan özellikteki yakalama ipliklerinden ve ağın iplerini birbirine birleştiren bağlantı iplerinden oluşur. Spiral şekilli yapışkan iplikler, iskelet ipliklerine tam olarak bağlanmazlar. Böylece ağa yakalanan böcek kurtulmaya çalıştıkça yapışkan ağa daha fazla yapışmış olur. Böceğin üzerine tamamen yapışan yakalama ipi, zamanla esnekliğini kaybederek, sertleşir ve sağlamlaşır. Bu şekilde böcek kapana kısılır, hareketsiz kalıp kaskatı kesilir. Bundan sonra ise av adeta canlı paketlenmiş hazır bir besin gibi, sağlam iskelet ipliklerinin üzerinde, örümceğin gelip son darbeyi vurmasını beklemek zorundadır.
Böcekler Örümcek Ağına Nasıl Yakalanır?
Mikroskop altında örümcek ağının telleri pürüzsüz bir görünüm sergiler. Ancak liflerin dış katmanları soyulup bir çözücüyle yumuşatıldığında her bir telin yapay liflerden çok daha kompleks bir yapıya sahip olduğu görülür. Lifin çekirdeği “nanofibril” adı verilen ortak merkezli minik ipliklerle çevrilidir. Bu nanofibriller kimi katmanlarda lifin ekseni yönünde yer almalarına karşın, kimilerinde sarmal bir merdiven gibi lifin çevresini sararlar. Böylesi bir düzen büyük miktarlarda enerjinin emilmesine yardımcı olur. İşte ağın bu özelliği böceklerin yakalanmasında mükemmel bir şekilde işler. Nitekim uzun yıllar süren bilimsel çalışmalar sonucunda, elektrostatik özelliği sayesinde örümcek ağında dünyanın elektromanyetik alanının değiştiği ve bu nedenle ağı fark edemeyen uçan böceklerin yakalandıkları tespit edilmiştir. Allah’ın örümcek ağlarında yarattığı bu özellikten esinlenerek, çevre ve hava kirliliği ile uçak kazalarına çözüm bulunmaya çalışılmaktadır.

Ağın Fizik Kurallarını Altüst Eden Yakalama Mekanizması

 Allah örümcek ağının sistemini şu ana kadar bilinenden çok daha kompleks ve mükemmel olarak yaratmıştır. Yapılan araştırmalara göre, uçan böceklerin üzeri polenler, kirleticiler ve hava yoluyla taşınabilecek maddelerle kaplıdır. Bilindiği gibi havada uçuşan her şey elektrikle yüklüdür. Fizik kurallarına göre, bir maddenin diğer maddeye yapışabilmesi için zıt kutuplar olması gerekir, dolayısıyla da böceğin ağa yapışabilmesi için, birinin artı, diğerinin eksi yüklü olması şartttır. Çünkü aynı kutuplar birbirlerini iter. Böyle bir durumda örümcek ağı böceği yakalayamaz ve böcek ağa yapışmadığı için de kolaylıkla kaçabilir. İşte tam bu aşamada hiç beklenmedik bir olay gerçekleşir. Örümcek ağı, böceğe yapışır. Çünkü örümcek ağında fizik kurallarını alt üst eden bu durum söz konusu olur.
Allah örümcek ağının tüm yüzeyini elektrostatik özelliğe sahip madde ile kaplamıştır. Bu madde ağın hem uçan böcekleri hem de böceklerce taşınan kir ve polenler ile benzer tüm parçacıkları yakalamasını sağlar. Ancak bu kadarla kalmaz. Bu madde, örümcek ağı üzerinde sadece birkaç milimetrelik çok ufak bir alanda, dünyanın elektromanyetik alanını bozar ve böylece artı ya da eksi yüklü olup olmadığı fark etmeksizin her cismin üzerine yapışabilir.

Böceklerin Ağı Fark Etmesini Engelleyen Elektriksel Değişiklik

 Bilim adamlarının aklını yıllardır kurcalayan bir diğer konu, böceklerin son derece hassas sensörleri olmasına rağmen örümcek ağını fark etmemeleridir. Allah böcekleri, bulundukları bölgede en ufak bir elektriksel değişiklik olsa bunu hissedebilecek kadar hassas sensörlere sahip olarak yaratmıştır. Antenleri adeta bir elektronik sensörü gibi çalışır. Antenin ucu, böceğin vücudunun geri kalanından farklı bir elektrik yükü ile yüklüdür. Böylece böcek, elektrik yüklü bir nesneye yaklaştığında, antenin ucu bu küçücük değişikliği dahi hisseder. Böceğin, bu kadar hassas sensörlere rağmen, ağı tespit edemeyip, yakalanmasının sebebi ise ağın milimetrelik bir bölgesinde dünyanın elektriksel alanını bozmasıdır. Böcek bu elektriksel değişikliği algılayamadığı için ağı fark edemez ve ağa yapışır.

Ağın Darbeleri Emme Özelliği

Örümcek ağlarının etkili bir tuzak olabilmesi için sadece yapışkan özelliğe sahip olması ya da farklı özellikteki ipliklerden üretiliyor olması yeterli değildir. Örneğin ağın uçan böcekleri durdurabilecek şekilde dizayn edilmiş olması da gerekmektedir. Ağa takılan böceği güdümlü bir füzeye benzetecek olursak böceğin hareketinin durdurulması tek başına yeterli olmayacaktır. Çünkü ağa yakalanan avı, örümceğin gelip inceleyebilmesi ve ısırabilmesi için, hareketsiz tutabilmesi gerekmektedir. Bir füzeyi yakalayıp, hareketsiz tutabilmek ise oldukça zor bir iştir.
Ağı oluşturan iplikçikler çok sağlam oldukları gibi aynı zamanda da esnektirler. Fakat ağın esneklik payı, farklı bölgelerde, farklı oranlardadır. Bu esneklik oranının önemi şu sebeplere bağlıdır;
¨      Eğer iplikçiklerin esneme payları gerektiğinden az olsaydı, ağa çarpan böcek sert bir yaya çarpmışcasına geldiği yöne doğru geri fırlardı.
¨      Eğer iplikçiklerin esneklik payı gerektiğinden fazla olsaydı, böcek ağı çok fazla esnetir, yapışkan iplikler birbirine yapışır ve ağ deforme olurdu.
¨      İplikçiğin esneklik payı hesaplanırken rüzgar etkisi de göz önüne alınır. Böylece esen rüzgarın gerdiği ağ tekrar eski haline dönebilir.
¨      Esneklik payı, ağın tutturulduğu yer için de önemlidir. Örneğin ağ bir ota tutturulmuşsa, ağın esnekliği bu otun hareketinden kaynaklanan gerilimleri ortadan kaldıracak nitelikte olmalıdır.
¨      Spiral şeklinde örülen yakalama iplikçikleri birbirine çok yakındır. Herhangi küçük bir sallanma bu ipleri birbirine yapıştırarak, yakalama alanında büyük gedikler oluşturabilir. Bu yüzden esneme payları yüksek, yapışkanlı yakalama iplikçikleri, esneme payları düşük kuru iplerin üzerine yerleştirilmiştir. Böylece ağda oluşabilecek potansiyel kaçış delikleri engellenmiş olur.
Görüldüğü gibi ağın her özelliğinde mucizevi bir yapı vardır. Her türlü olasılık düşünülmüştür. Bunlar düşünüldüğünde evrim teorisinin iddiasının akıl dışılığı bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Tesadüfen ortaya çıkan değişimlerle bir ağda darbe emici özelliklerin nasıl oluşturulacağının bir örümceğe öğretilmesi elbette ki mümkün değildir. Örümceklere bu yeteneği veren, bilinçli davranışlarda bulunmalarını sağlayan Allah’tır:
O Allah ki, yaratandır. (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz,Hakim’dir. (Haşr Suresi, 24)

Örümcek Ağına Dair Mucizevi Bilgiler

¨      Doğal ya da insan yapımı diğer tüm liflerden farklı olarak örümceğin ürettiği ipek yumuşayıp katılaşabilme özelliğine sahiptir ve bu nedenle farklı yük türlerini taşıyabilir.
¨      Ağ yapımında kullanılan diğer maddelerle karşılaştırılan örümcek ipeği düşen dallar ya da şiddetli rüzgarlar karşısında 6 kat daha dayanıklıdır.
¨      Ağa herhangi bir ağırlık uygulandığında sadece bir teli kopar ve örümcek yeni baştan ağ örmek yerine tek bir teli onararak ağını yeniler.
Ağın çeşitli bölgelerinden %10 oranında teli kaldıran bilim adamları, ağın sadece % 10 oranında daha da güçlendiğini gözlemlediler.
¨      Çapı bin milimetrenin binde birinden daha az büyüklükteki bu iplik aynı kalınlıktaki çelik telden 5 kat daha sağlamdır. Çelikten 5 kat daha sağlam olan bu ip kauçuktan % 30 daha esnektir ve kendi uzunluğunun tam 4 katı esneyebilir.
¨      Bu ipin bir diğer özelliği son derece hafif olmasıdır. Dünyanın çevresi boyunca uzatılacak bu ipin ağırlığı sadece 320 gramdır.

Sağlam Örümcek İpeğinin Sırrı

Örümceğin ürettiği ipi parçalamak en gelişmiş naylondan çok daha fazlasıyla güç sarf etmeyi gerektirir. Örümceğin böylesine sağlam bir iplik üretebilmesinin başlıca sebeplerinden biri, temel protein bileşenlerinin kristalleşmesini ve katlanmasını kontrol ederek, düzenli bir yapıda yardımcı bileşikler eklemeyi başarmasıdır. Örgü maddesi sıvı kristal olduğundan, örümcekler bu esnada minimum kuvvet kullanırlar. Unutulmamalıdır ki bilim adamlarının uzun yıllar araştırdıkları örümcek ipliğinin üretimi, en azından 380 milyon yıldır örümcek tarafından kusursuzca örülmektedir. Bilim adamlarının ileri teknolojinin imkanlarını kullanmalarına rağmen, henüz mekanizmasını çözmeyi başaramadıkları bu ipek üretimini örümceklerin milyonlarca yıldır, küçücük bedenlerinde başarmaları kuşkusuz Allah’ın kusursuz yaratışının delillerindendir.
“... O’nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur...” (Hud Suresi, 56)