4 Mart 2014 Salı

Darwin Bu Gerçekleri Bilmiyordu

Hürriyet Bilim Dergisinin İnsan Zekasının Sözde Evrimi Hakkındaki Spekülasyonları

Hürriyet gazetesinin 11 Mayıs 2002 tarihli Bilim ekinde, "Zekayı Geliştiren Ne Oldu?" başlıklı bir yazı yayınlandı. Bu yazıda, bazı evrimci bilim adamlarının, insan zekasının nasıl geliştiği hakkındaki evrimci spekülasyonlarına yer verilmişti. Yazıda adı geçen bilim adamlarının her birinin, bir başka iddiayı savunduğu ve bir diğerininkini kabul etmediği belirtilmekteydi.
insan zekasıİnsan zekası, evrimcilerin açıklayamadıkları konuların başında gelir. İnsan, zekası ve düşünme, konuşma, estetik anlayışı gibi yetenekleri ile, tüm diğer canlılardan ayrılan bir varlıktır. Evrimciler ise, düşünmeyen, konuşmayan hayvanların nasıl olup da, insan gibi; kavramları sembollerle isimlendirebilen, anlama yeteneğine sahip, mantıklı değerlendirmeler yapabilen, fikir sahibi olan, en karmaşık konuları bile öğrenip hafızasına kaydedebilen, fizik problemleri çözen, yeni buluşlar yapabilen, sanat eserleri, mimari şaheserler meydana getiren, estetik duygusu sayesinde güzellikten, düzenden, simetriden, temizlikten zevk alan, ülkeler yöneten zeki varlıklara dönüştüklerine açıklama getiremez.
Evrimcilerin, insan zekasının sözde evrimi hakkında öne sürdükleri senaryolar ise son derece bilimdışıdır. Bu iddialara göre, yarı maymun yarı insan canlıların, ya birarada yaşamaya başladıkları için ya da dik durmaya başladıklarında iki elleri boş kaldığı ve bu ellerini kullanarak aletler yaptıkları için zekaları gelişmiştir. Ancak bunların her biri birçok yönden son derece saçma iddialardır.

Evrimciler Lamarckçı Hurafelerden Kurtulamıyorlar

isaac asimov
Bir buçuk kilogram ağırlığındaki insan beyni, bildiğimiz kadarıyla evrendeki en kompleks ve en düzenli şekilde yapılanmış maddedir.  Isaac Asimov
"Toplu yaşama veya alet yapmak için ellerin kullanılması yoluyla beynin evrimleşmesi" iddiası, Lamarkist bir hurafe niteliğindedir. 18. yüzyılda yaşayan Fransız biyolog Lamarck, bundan 100 yıl kadar önce kesin olarak çürütülmüş olan "kullanılan organların gelişerek evrimleşmesi" iddiasını ortaya atmıştı. Lamarck, canlıların yaşamları sırasında kazandıkları değişimleri sonraki nesillere aktardıklarını öne sürmüştü. Ünlü zürafalar örneğinde, bu canlıların eskiden çok daha kısa boyunlu olduklarını, ancak yüksek ağaçlara ulaşmak için çabalarken nesilden nesile boyunlarının uzadığını iddia etmişti.
Lamarck'ın "kazanılmış özelliklerin aktarılması" olarak bilinen bu evrim modeli, kalıtım kanunlarının keşfedilmesi ile birlikte geçerliliğini yitirdi.
Bundan dolayıdır ki, sosyal yaşantı veya alet yapımı gibi herhangi bir nedenle beynin daha çok kullanılmaya başlanması, beynin evrimleşmesi için bir neden olamaz. Bir insan bu şekilde beynini geliştirmiş olsa bile, bu "sonradan kazanılmış bir özellik" olur ve kalıtım kanunlarına göre, bu özellik bir sonraki nesle aktarılamaz.

İnsan Beyni, Tesadüfen Gelişemeyecek Kadar Komplekstir

İnsan beyni son derece kompleks bir yapıdır. Böyle bir yapının, evrim teorisinin öne sürdüğü mutasyon ve doğal seleksiyon gibi mekanizmalarla, yani tesadüfler sonucunda gelişmesi kesinlikle imkansızdır.
Ünlü bilim yazarı Dr. Isaac Asimov, beynin sahip olduğu üstün yaratılış için şöyle der:
Bir buçuk kilogram ağırlığındaki insan beyni, bildiğimiz kadarıyla evrendeki en kompleks ve en düzenli şekilde yapılanmış maddedir. 1
Beynin sahip olduğu kompleks yaratılışı anlatmak için, bu organın yapısından tek bir örnek verelim: Beyinde üç tür hücre vardır; bunlar birbirleriyle bağlantılı sinir hücreleri olan nöronlar, onları destekleyen ancak işlevleri tam olarak anlaşılamamış olan glial hücreler ve beyin içindeki damarları ve kılcal damarları oluşturan kardiovasküler hücrelerdir. Yetişkin bir insanın beyninde ortalama 10 milyar nöron vardır. Nöronların "akson" ve "dendrit" adı verilen çıkıntıları bulunur ve nöronlar bu çıkıntıları sayesinde birbirlerine bağlanırlar. Sinaps olarak adlandırılan bu bağlantılar sayesinde bir beyin hücresi diğerine mesajlar gönderir. Ünlü biyokimyacı Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis (Evrim: Kriz İçinde Bir Teori) adlı eserinde nöronların arasındaki bağlantı sayısının yaklaşık 1 katrilyon (1015= 1.000.000.000.000.000) olduğunu belirtip sözlerine şöyle devam eder:
1015 sayısı elbette algılarımızın üzerinde bir sayıdır. ABD'nin yarı büyüklüğündeki bir arazi düşünün (1 milyon mil kare). Bu bölgede 1 mil kareye 10.000 ağaç düşmektedir. Eğer her ağacın 100.000 tane yaprağı olduğunu kabul edersek, bu bölgedeki yaprak sayısı beynimizdeki bağlantıların sayısına eşit, yani 1015 olacaktır.2
Kafatasınızın içine sığacak kadar küçük olan beyninizin içindeki bu olağanüstü sayıdaki ve komplekslikteki bağlantıların her biri, tam olması gerektiği şekilde ve belirli bir amaç için yaratılmıştır. Allah'ın yaratmasındaki çok üstün bir yaratılışın sonucu olan bu bağlantılar vasıtasıyla birbirinden bağımsız işleri birbirine karıştırmadan aynı anda gerçekleştirebilirsiniz. Örneğin bu satırları okurken aynı zamanda müzik dinleyebilir, bir yandan da kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Ayrıca beyniniz, tüm bunlar esnasında sizin adınıza, siz farkında bile olmadan, kalp atışlarınızı düzenler, kandaki oksijen miktarını çok hassas bir seviyede sabit tutarak nefes alıp vermenizi sağlar, vücut ısınızı ya da böbreklerinizden atılacak atık madde oranlarını belirler, kaslarınızın hangilerinin hangi sıra ya da şiddette kasılarak elinizdeki bardağı devirmeden ağzınıza götürebileceğinizi hesaplar, dik durmanız için gerekli olan çok detaylı denge hesaplarını yapar. Bunlar gibi birbirinden farklı yüzlerce işlem, hayatınız boyunca, beyniniz tarafından en mükemmel biçimde gerçekleştirilir. Siz ise bu işlemler için beyinde yapılan hesaplamalardan haberdar bile olmazsınız.
Böyle kusursuz bir organın tesadüfen meydana geldiğini ve geliştiğini iddia etmek ise akıl dışıdır.

Fosil Kayıtları Beynin Evrimi Hakkında Hiçbir Delil Sunmamaktadır

Evrimciler, tüm canlıların yaratıldığı gerçeğini kabul etmemek konusunda kendilerini şartlandırdıkları için, diğer tüm canlı sistemler ve organlar gibi beynin de rastlantılara dayalı bir evrimleşme sonucu geliştiğini iddia ederler ve daha önce de belirtildiği gibi bu konuda birçok senaryo üretirler.
Evrimcilere bu kadar serbest bir şekilde gerçek dışı senaryo yazma imkanı veren etken ise, özellikle de fosil alanında, bu konudaki delillerin azlığıdır. Beyin yumuşak bir dokudur. Yumuşak dokular bazı özel şartlar dışında daha zor fosilleşirler, bu yüzden insan beyninin yapısına dair hiçbir fosil kaydı yoktur. Ayrıca mevcut kafatası fosilleri de beyin hakkında yeterli bir açıklama yapmak için kullanılamamaktadır. Bu yüzden beynin evrimi senaryoları, söz konusu yazıda da olduğu gibi, çeşitli tahminler ve temennilerle sınırlanmıştır.
Beynin kökeni konusunda kesin yorumlar yapmanın mümkün olmadığı, Britannica Ansiklopedisi'nde şu şekilde belirtilir:
Beyin dokusu fosilleşmediği için sadece modern insan beyni ayrıntılı olarak incelenebilir... Yok olan hominidlerin kafataslarının içleri çoğu zaman beyin şekli ve hacmini incelemeye uygundur ancak, bütün çalışmalara rağmen, bu araştırmalardan elde edilen güvenilir işlevsel bilgi birikimi azdır. İlk insanların konuşma kabiliyeti, işçilik becerileri, görsel ve işitsel özelliklerinin seviyesi gibi konular, modern insana bakılarak yapılan genellemeler dışında kesinlikle kestirilemez.
yaban arısı ve kambur sinek
Yaban Arısı ve Kambur Sinek
Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönemi
Yaş: 25 milyon yıl
Bölge: Dominik Cumhuriyeti
25 milyon yaşındaki yaban arısı ve kambur sinek fosili, tüm canlılar gibi böcek türlerinin de evrim geçirmediklerinin ispatıdır. Bu canlılar milyonlarca yıldır aşağıda görüldüğü gibi günümüzde yaşayan örnekleriyle tamamen aynıdır, herhangi bir değişikliğe uğramamışlar yani evrim geçirmemişlerdir.

Sonuç

İnsan zekası ve insan beyninin sahip olduğu olağanüstü özellikler, evrim teorisinin öne sürdüğü mekanizmalarla açıklanamamaktadır. Evrimciler her konuda olduğu gibi bu konuda da spekülasyonlar yapmaktadırlar. Nitekim, Hürriyet Bilim dergisindeki yazı da bu spekülasyonları ortaya koymakta, birkaç evrimcinin birbiriyle çelişen görüşlerini aktarmaktadır. Bilimsel olma iddiasındaki bu derginin, spekülasyonlara, ön yargılarla üretilmiş hikayelere değil, bilimsel olarak ispatlanmış, somut bilgilere yer vermesinin okuyucular için daha faydalı ve bilgilendirici olacağı kanaatindeyiz.

Dipnotlar

1. Isaac Asimov, In the Game of Energy and Thermodynamics You Can't Even Break Even, Smithsonian, June 1970, s. 10
2. Michael Denton, Evolution: A Theory In Crisis, London: Burnett Books, 1985,   s. 330
3. Encyclopædia Britannica, 2001 Deluxe Edition, Beyin (Brain) maddesi

3 Mart 2014 Pazartesi

Darwin Bu Gerçekleri Bilmiyordu

Hürriyet Bilim Dergisine Cevap:
İnsan Politik Bir Hayvan Değildir

Hürriyet Bilim dergisinin 1 Haziran 2002 tarihli sayısında "İnsan mı 'Politik Hayvan' Şempanze mi 'Politik İnsan'" başlığıyla bir yazıya yer verildi. Bu yazıda, insanlardaki iktidar oyunları, nüfuz mücadeleleri, blöf, yardım isteme, çıkar hesapları gibi sosyal davranışların daha iyi anlaşılması için, şempanzelerin davranışlarının incelenmesi gerektiği öne sürülüyor, ve bu davranışların insanlara maymunlarla ortak atalarından miras kaldığı iddia ediliyordu.
İnsan Politik Bir Hayvan Değildir
Bu yazı ayrıca bazı şempanze, orangutan ve insan resimleriyle de süslenmişti. Resimlerde, insanlarla bu hayvanlar arasında görülen benzer bazı davranışlar gösterilmekteydi. Örneğin, elini ileriye doğru uzatan bir şempanze resminin üzerinde Tony Blair'e doğru elini uzatan İtalya Başbakanı Sylvio Berlusconi'nin bir resmi bulunmaktaydı. Evrimci yazara göre, bu benzerliğin açıklaması şu idi: Kolun ileri doğru uzatılması, yardım isteyen şempanzenin politik aracı idi. Söz konusu resimde ise, Blair'den yardım isteyen Berlusconi elini ileri doğru uzatmıştı. Yani bu iddiaya göre, hem şempanze hem de bir ülkenin başbakanı aynı jest ile, aynı şeyi ifade ediyorlardı. Bir başka resimde ise, biri gülen diğeri ise yüzünü asan iki insan bulunmaktaydı. Bu resmin yanına ise biri gülen diğeri somurtan maymun resimleri konmuş ve bunlar hem insanların hem de maymunların rekabetine örnek olarak gösterilmişti. Yazı bu şekilde resim benzetmeleri ile, hiçbir bilimsel delil verilmeden, sadece evrim propagandası yapmak amacıyla tasarlanmıştı.
Sadece şempanzelerin değil, birçok hayvanın insanlara benzer davranışları vardır, ancak bu onların insanın evrimsel akrabası olduğunu göstermez
Söz konusu benzetmelerin hiçbiri bilimsel değildir. Aynı şekilde, doğadaki birçok canlının resimleri veya davranış şekilleri örnek alınarak, insanlarla benzetme yapılabilir ve bu hayvanlar insanlarla ortak bir atadan gelmiş gibi gösterilebilir. Söz gelimi, yuvasına kestiği bir yaprağı taşıyan bir karınca resminin yanına, akşam eve dönerken alışveriş yapan bir babanın resmini yerleştirip, "işte bu benzerlik insanın karınca ile ortak bir atadan geldiğini göstermektedir" diyebilirsiniz. Veya kış için yiyecek stoklayan köknar kargalarının resminin yanına, buzdolabının derin dondurucusuna kış için çilek koyan bir kadının resmini koyduğunuzu ele alalım. Bu kez de "bir sonraki mevsim için meyve toplayarak, korunaklı bir yere saklamak insana evrimsel atalarından kalmış bir davranış şeklidir" yorumunu yaparak, köknar kargaları insanın atasıdır sonucuna varabilirsiniz. Baraj inşa eden kunduzlar, ağ ören örümcek, bal peteği inşa eden balarısı aynı mantıkla, insanlara benzetilebilir ve her biri ayrı ayrı, söz konusu yazıda olduğu gibi, "insanın kuzenleri" olarak tanıtılabilir. Ancak bu tür çıkarımlar yapmanın ne bilimsel ne de mantıksal bir yönü olmayacağı açıktır.
Karınca ve insan
Evrimcilerin düşünmeden kabul ettikleri varsayımlar, aslında çok zayıf temellere dayalıdır. Maymunların insanlara benzer bazı davranışlarından müthiş bir heyecan duyan evrimciler, maymunlardan çok daha zeki davranışlar gösteren canlıları görmezden gelirler. Oysa onların mantığına göre evine yiyecek taşıyan bir karınca ile evi için alışveriş yapan bir babayı, baraj inşa eden kunduz ile inşaat mühendislerini birbirine benzetmek ve karıncalar veya kunduzlar bizim atalarımızdır demek mümkündür.
Bu iddia ne kadar saçma ise, atalarımız maymun demek de o kadar saçmadır.
Evrimciler, maymunların bazı davranışlarını insanlara benzeterek büyük bir heyecana kapılırlar ve maymunların insanların evrimsel akrabaları olduğuna kanaat getirirler. Oysa, yukarıda da belirtildiği gibi karıncalardan kargalara kadar birçok canlı, insanlara benzer davranışlar sergilemektedir. Ancak, hayvanların bu davranışları onların insanlarla evrimsel bir akrabalığı olduğunu göstermez. Herşeyden önce bu canlılar insanlara benzeyen davranışlarını bilinçsizce yaparlar. Örneğin bir baraj inşa eden kunduz bunu bir baraj mühendisinin sahip olduğu bilinç, akıl ve bilgi ile yapmaz. Bunu içgüdüleri ile yapar. Bilim adamlarının içgüdü dedikleri, hayvanların doğumla birlikte sahip oldukları program, Allah'ın onlara vahyettiği özelliklerdir. Ve bu onların çok değişik özelliklere sahip olmalarına ve bizi şaşırtan şeyler yapmalarına imkan verir; maymunların, arıların, karıncaların, termitlerin vs. bazı davranışlarında olduğu gibi.
Maymunların davranışlarını, insan davranışları ile özdeşleştirmeye çalışan, onların sosyal açıdan da insanlara yakın olduğunu kanıtlamak isteyen evrimciler, uzun yıllar boyunca maymunlarla yaşamış, maymunlar üzerinde sayısız deney yapmış, zeka testleri uygulamış, hayali ortamlara verdikleri tepkileri gözlemlemişlerdir. Sonuç olarak ise bu hayvanlarda bilinç olmadığı, insanlara benzeyen davranışları bilinçsizce yaptıkları ortaya çıkmıştır.
Profesör Daniel J. Povinelli
Profesör Daniel J. Povinelli
Bunlardan biri Louisiana Üniversitesi'nden Profesör Daniel J. Povinelli'nin, evrimcileri tümüyle hayal kırıklığına uğratan çalışmalarıdır. Povinelli, maymun ve insan davranışlarını karşılaştırmalı olarak inceleyen en önde gelen evrimci bilim adamlarından biridir. 300 şempanzeyle beraber yaşayan Povinelli'nin tarafsız araştırmaları, evrim teorisinin hayali iddiasının son dayanağını da yıkmıştır. Povinelli, uzun çalışmalarını tek bir cümleyle şöyle özetler:
"Şempanzeler, üzerlerinde yaptığım çalışmalara çok sabrettiler ama nihayetinde bana tüylü insan çocuğu olmadıklarını öğrettiler."1
Povinelli 20 yıldan fazla bir süredir yürüttüğü araştırmalarını Scientific American dergisindeki 1998 tarihli makalesinde şu şekilde aktarır:
"Basitçe söylemek gerekirse, şempanzeler görsel algıyı bizden çok daha farklı bir şekilde anlıyorlar. Laboratuvarımızdaki diğer çalışmalar şempanzelerin hiçbir davranışı psikolojik manada anlamadıklarını ortaya koydu. Örneğin dikkatlice yapılan testler maymunların işaret jestlerindeki anlamı anlamadıklarını hatta kasıtlı ve kasıtsız davranışlar arasındaki farkı kavrayamadıklarını ortaya koydu."2
Hürriyet Bilim dergisi ise, şempanzelerin insanlar gibi politik oyunlar yapabildikleri, jestlerle, mimiklerle kendilerini ifade edebildikleri ve bu yönlerinin insan davranışlarının kökeni olduğu iddiasındadır. Oysa, bilim adamları yaptıkları araştırmalarda, şempanzelerin bu davranışları bilinçsizce yaptıklarını, içgüdüsel olarak sahip oldukları bazı davranışlar olduğunu, ama bunun dışında psikolojik anlamda bir iletişime sahip olmadıklarını ortaya koymuşlardır.

Sonuç

Hürriyet Bilim dergisinin sayfalar ayırdığı bu yazı, içi boş bir evrim propagandasından başka bir şey değildir. İnsan davranışlarının kökeni şempanzelerin davranışları değildir. İnsan bilinç ve akıl sahibi, davranışlarının şuurunda olan, plan ve hesap yapabilen, geçmişi takdir edip, geleceğe yönelik tahminlerde bulunabilen, yargı, değerlendirme yeteneğine sahip bir varlıktır. Ne şempanzelerde, ne de başka bir hayvanda bu özelliklerin hiçbiri bulunmaz. Dıştan bakıldığında insana benzer bir tavır gösterseler bile bu hayvanlar Allah'ın onlara ilham ettiği şekilde davranırlar. Ancak yaptıklarının bilincinde değildirler.
Hürriyet Bilim dergisi, insanın politik bir hayvan olmadığını, Allah'ın kendisine üflediği ruhu taşıyan, akla ve bilince sahip bir varlık olduğunu artık kabul etmelidir.

Dipnotlar

1. Daniel J. Povinelli, Scientific American, 19 Kasım 1998
2. Daniel J. Povinelli, Scientific American, 19 Kasım 1998

1 Mart 2014 Cumartesi

Evrimin Fosillere Yenilişi

Amber İçindeki Milyonlarca Yıllık Canlılar Evrimi Geçersiz Kılıyor - 3

Amber İçindeki On Binlerce Fosil Evrimi Yalanlıyor

50-35 Milyon Yıllık Baltık Amberleri


Milyonlarca Yıldan Beri Değişmeyen, Amber İçinde Canlılar
Amber içindeki bu canlıların tamamı, günümüzdeki örneklerinden farksızdırlar.
Canlılar, milyonlarca yıl boyunca değişmeden kalmışlardır. Fosil kayıtları evrimi çürütmüş, Yaratılış Gerçeğini ispat etmiştir.
Fosil kayıtlarında, evrimcilerin iddia ettikleri, hayali ara geçiş örneklerinden eser yoktur. Fosiller, milyonlarca yıl önce yaşayan canlıların, günümüzdekilerle aynı olduğunu göstermektedir.

Yeryüzünde evrim yaşanmamıştır. Yaşayan fosiller, bu açık gerçeğin birer kanıtıdır.

25 Milyon Yıllık Amber İçinde Kertenkele


40 Milyon Yıllık Amber İçinde Sinekler
40 Milyon Yıllık Sinekler ve Günümüzde Yaşayan Bir Sinek Örneği


50 Milyon Yıllık Baltık Amberleri İçinde Canlılar
Evrim teorisi tarihe karışmıştır, yaşayan fosiller bunun en büyük delillerindendir.


24-5 Milyon Yıllık Dominik Amberleri


Allah'ın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüphesiz bunlar(ı bilmek), Allah için pek kolaydır. Onlar, Allah'ı bırakıp da (Allah'ın) kendisine bir delil indirmediği ve haklarında (hiç bir) bilgileri olmayan şeylere tapıyorlar. Zulmedenler için hiç bir yardımcı yoktur. (Hac Suresi, 70-71)


50-40 Milyon Yıllık Baltık Amberleri


50 Milyon Yıllık Baltık Amberleri


Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Şüphesiz Allah, Gani (hiç kimseye ve hiç bir şeye muhtaç olmayan)dır, Hamid (hamd da yalnızca O'na ait)tir. (Lokman Suresi, 26)


50 Milyon Yıllık Baltık Amberleri

Bu Canlılar, Milyonlarca Yıl Boyunca Hiçbir Değişikliğe Uğramamışlardır.

Evrim Süreci Diye Bir Şey Yaşanmamıştır.

Bu Canlılar, Her Zaman Bahçede, Sokakta Görebileceğimiz Canlılardır.

Bir amberin içinde saklanmış her bir fosil, Allah'ın milyonlarca yıl boyunca sergilediği üstün sanatın birer tecellisidir.



Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. (Hac Suresi, 73)


50 Milyon Yıllık Baltık Amberleri
Evrimciler insanları, milyonlarca yıl önce yeryüzünün garip canlılarla dolu tamamen farklı bir yer olduğuna inandırmaya çalışırlar. Oysa günümüzden yüz milyonlarca yıl önce de aynı sinekler uçmakta, aynı balıklar yüzmekte, aynı örümcekler ağ kurmaktadır. Onları şimdi en kusursuz halleriyle yaratan Allah, kuşkusuz dilediği bir zamanda aynı kusursuzlukla yaratmaya kadirdir.


Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, herşeyi kuşatandır. (Nisa Suresi, 126)


50 Milyon Yıllık Baltık Amberleri

Fosil Bulguları Arasında Tek Bir Ara Form Örneğine Rastlanmamıştır.


On Milyonlarca Yıllık Fosiller, Günümüzdeki Örneklerinden Farksızdır.


Evrimciler, ele geçirdikleri sayısız fosil örneği içinden sadece tek bir ara geçiş formuna rastlasalardı -ki böyle bir şey imkansızdır-, kuşkusuz bunu sayısız yerde en büyük delil olarak kullanır, sayısız kitaba konu yaparlardı. Evrimcilerin fosil kayıtları konusunda suskun kalmalarının tek nedeni vardır:Tüm fosil örneklerinin 'Yaratılış Gerçeği'ni ilan etmesi.



Bu, Allah'ın yaratmasıdır. Şu halde, O'nun dışında olanların yarattıklarını Bana gösterin. Hayır, zulmedenler, açıkça bir sapıklık içindedirler. (Lokman Suresi, 11)


50 Milyon Yıllık Baltık Amberleri
Yeryüzü, içinde milyarlarca yıllık fosilleri barındıran mükemmel bir koruyucudur. Yeryüzünün her bir yanından toplanmış sayısız fosil, en önemli gerçeği gözler önüne sermiştir: Tüm varlıklar Yüce Allah'ın eseridir.

Fosil Kayıtları Yaratılış Gerçeğini Göstermiştir.
Evrimcilerin Bu Konudaki Sessizliklerinin Tek Sebebi Budur.

Darwinizm'in ara geçiş iddiası bir yalandır. Canlılar evrimleşmemiştir. Yaşayan fosiller bunun en önemli delillerindendir. Yeryüzü, Darwin'in hayali olan ara geçiş örnekleriyle değil, milyonlarca yıl önce yaşamış günümüz canlılarıyla doludur.


Göklerde ve yerde olan (herkesin ve her şeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca kul olarak gelecektir. Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır.Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na, 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir. (Meryem Suresi, 93-95)


50 Milyon Yıllık Baltık Amberleri
Hiçbir canlı, Darwin'in ortaya atıp takipçilerinin de savunduğu gibi, hayali bir evrimsel gelişim geçirmemiştir. Yaşayan fosiller, evrimi kesin olarak reddetmektedir.
Milyonlarca yıl önceki dünyayı görmüş, o dönemin şartlarında yaşamış olan bu canlılar, günümüze kadar, hiç değişmeden yaşamaya devam etmişlerdir. Milyonlarca nesil geçirmiş, ama günümüzdeki türdeşlerinden hiçbir farklı özellik göstermemişlerdir. Darwinistlerin iddia ettiği evrim yaşanmamıştır. Yaşayan fosillerin tümü, canlı tarihindeki bu "değişmezliği" açıkça ilan etmektedir.