Maddi Değerlere Aşırı Önem Verenler
Kuran-ı Kerim'in birçok kıssasında, Müslümanların karşılaştığı, kendilerine din ahlakını tebliğ ettikleri ve çoğunlukla olumsuzluklarına karşı fikri mücadele içinde oldukları bir kesim anlatılmıştır. Neredeyse bütün peygamber kıssalarında bildirilen bu insanların özellikleri de ayetlerde çok açık bir biçimde haber verilmiştir.
Rabbimiz Kuran'da, bu topluluğu, "kavmin önde gelen büyüklenenleri", "refah içinde şımaranlar", "günah üzerinde ısrarlı davrananlar", "haksız yere böbürlenenler" gibi ifadelerle tanıtmıştır. Bu kimselerin ortak özellikleri, kendilerine verilen güç ve imkanları, Allah'a isyan ve yeryüzünde bozgunculuk yönünde kullanmalarıdır. Ayetlerde şöyle bildirilmiştir:
Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri: 'Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz' demişlerdir. Ve: 'Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz' de demişlerdir. (Sebe Suresi, 34-35)
Ayetlerde haber verilen bilgiler doğrultusunda söz konusu bu kesimin özelliklerini şöyle sayabiliriz;
- Kendilerine verilen refah, "mallar ve oğullar", söz konusu kesimin iyice böbürlenmesine, Allah'ı tanımayıp, O'na başkaldırmalarına (Allah'ı tenzih ederiz) neden olur:
Ad (kavmin)e gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: "Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?" Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, Bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar ediyorlardı. (Fussilet Suresi, 15)
Ancak burada şunu da belirtmekte fayda vardır: Geniş maddi olanaklara sahip olmak olumsuz bir özellik değildir. Ancak kişinin bu olanakları kendisine verenin Yüce Allah olduğunun farkında olması ve sahip olduğu herşey için Allah'a şükretmesi gerekir. Yanlış olan, insanların dünya hayatında kendilerine sunulan imkanlar nedeniyle kibirlenmeleri ve bunun inkarlarına vesile olmasıdır. Nitekim Kuran'da kötü özellikleri ibret olarak bildirilen kişiler de böyle bir yanlışa yönelen insanlardır.
- Müminlerin Kuran ahlakını tebliğ ederken en çok tepki aldıkları topluluğu da çoğu zaman yine bu "refah içinde şımaran önde gelenler" oluşturur. Söz konusu kesim, Allah'a teslim olmayı ve ellerindeki imkanları O'nun istediği biçimde kullanmayı kabul etmediklerinden, müminlere öfke duyarlar. Örneğin Mekkeli müşrikler arasında bu öfkeleri nedeniyle sevgili Peygamber Efendimiz (sav)'i tutuklamaya, yaşadığı yerden zorla çıkarmaya ve öldürmeye kalkışanlar bile olmuştur:
Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)
Kuran ayetlerinde detaylı olarak özellikleri bildirilen bu ahlaktaki toplulukların benzer örneklerine günümüzde de bazı toplumlarda rastlamak mümkündür. Dünyanın çeşitli ülkelerinde, dejenere bir hayat yaşayan, her türlü ahlaki sapkınlığı sözde meşru gören ve maddi olanakları fazla olduğu için toplumun önde gelen sınıfını oluşturan bu insanlar, toplumsal ahlaki çöküntüyü meydana getiren temel unsurlardandır. Her türlü cinsel sapıklığın yaşandığı, uyuşturucu ve alkol tüketiminin çok yüksek seviyelerde olduğu sapkın eğlence anlayışına sahip bu toplulukların neden olduğu manevi çöküntü, bazı Güney Amerika, Güney Asya ve Batı ülkelerinde açıkça görülebilir.
Ancak unutulmamalıdır ki, ahlaksızlık, sahtekarlık, dolandırıcılık, haksızlık ve adaletsizlik üzerine bina edilmiş hiçbir sistem kalıcı olmaz. Her türlü batıl ve dejenere sistem yok olmaya mahkumdur. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şu şekilde haber verilmiştir:
(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın. (Fatır Suresi, 43)
Görüldüğü gibi, yeryüzünde büyüklük taslayan, sahip olduğu imkanlar nedeniyle şımarıklığa kapılan, bu imkanları ahlaksız bir hayat yaşamak ve yaşatmak için kullanan her grubun, yenilgiye uğrayacak olması Allah'ın bir kanunudur. Ama tüm bu insanlar dünyadayken tevbe edip, kötülükten vazgeçme imkanına sahiptirler. Böyle bir sisteme dahil olan kişiler, Allah'ın her zaman için bağışlayan olduğunu, bu yoldan dönüp iman eden, vatanının ve milletinin hayrı için çalışmaya başlayan, iyiden ve haktan yana tavır koyan kişileri affeden olduğunu unutmamalıdırlar.
Kim doğru yola uyarsa, öncelikle kendi iyiliği için doğru yola uymuş olur. Buna rağmen kim tekrar kötülüğe ve sapkınlığa dönerse, kuşkusuz Rabbimiz azabı pek şiddetli olandır. Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:
Kim hidayete ererse, kendi nefsi için hidayete erer; kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz, bir elçi gönderinceye kadar (hiçbir topluma) azab edecek değiliz. (İsra Suresi, 15)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder